Resmi TDK'nin kuruluşundan bugüne kadar izlediği yazım ve dil politikası yıllardır aydın çevrelerin ve eğitimcilerin gündeminde bir hayli geniş yer aldı. TDK, bu yönüyle tartışmaların hep merkezindeydi.TDK'ye yöneltilen temel eleştiri, toplumun yıllarca kullandığı yerleşik yazım dilini bozmak, bilimdışı bir tavır takınarak keyfi kurallar geliştirmekti. Yani kaş yapayım derken göz çıkarıyordu TDK. Örneğin, toplumun on yıllarca "Gaziantep, Şanlıurfa, Kahramanmaraş..." diye yazdığı bileşik özel adlar bir anda gitmiş yerine Gazi Antep, Şanlı Urfa, Kahraman Maraş gibi ilgisiz yeni yazımlar ortaya çıkmıştı. Üstelik TDK, okuyucularına bu tip özel adların sonundaki sert ünsüzleri, yazımda da yumuşatmasını öneriyordu ki bu, bardağı taşıran son damla olmuştu.TDK'nin son İmla Kılavuzu'na baktığımızda bu uygulamasından vazgeçtiğini görmekteyiz. Bu olumlu bir gelişme.Geleneksel yazımda bitişik yazılan ve "ev" sözcüğüyle oluşturulan kimi sözcüklerin tamamını ayrı yazma kararı alan TDK, büyük bir tartışmaya imza atmış, resmi bir yazıyla bütün öğretmenevlerinin tabelalarını değiştirtmiş, ülkemizin bütçesine milyarlarca zarar vermiştir. Aradan geçen zaman içinde toplum TDK'yi dinlemeyince ani bir kararla bundan vazgeçmiş ve son kararlarına şunu eklemiştir: "Ev kelimesiyle kurulan birleşik kelimeler bitişik yazılır: aşevi, bakımevi, basımevi, doğumevi, gözlemevi, huzurevi, konukevi, orduevi, öğretmenevi, polisevi, yayınevi." Acaba o ayrı yazdırttığınız öğretmenevi, orduevi, doğumevi tabelalarını tekrar bitişik yazdırtmak kaça mal olacak, merak ediyorum.Alışılagelmiş "ilkokul,ortaokul,yüksekokul, yükseköğrenim, yükseköğretim" gibi pek çok sözcüğü önce ayrı yazma kararı alan TDK, bugün bundan vazgeçerek bunları birleştirme kararı almıştır. Kaç yüksekokul, ilkokul, ortaokul, yüksekokul, Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu tabelası değişmiştir bu yüzden kim bilir? Bunlara kaç milyar para harcanmıştır? Ulusal kaybımız değil mi bu para? Kimin ne hakkı var bunu yapmaya?"Hane" sözcükleriyle oluşturulan ve geleneksel yazımda "eczane, hastane,postane, pastane" diye bitişik yazılan sözcükleri önce ayırıp tutmayınca da yıllar sonra TDK, topluma uyma zorunluluğu hissetmiştir. Buna da şükür, ya yanlışta direnseydi, değil mi? Bu konuda aldığı yeni kararını TDK şöyle açıklıyor: "Eczahane, hastahane, pastahane, postahane sözleri kullanımdaki yaygınlık dolayısıyla eczane, hastane, pastane, postane biçiminde yazılmaktadır." Allahtan ki resmi pastanemiz yok, yoksa halimiz dumandı. Daha bitmedi: Yasalarla bitişik yazımı benimsenen İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı'nı da yıllarca yazım kılavuzlarında ve sözlüklerinde "dış işleri" ve "iç işleri" diye ayrı yazan TDK, şimdilik bundan da vazgeçmiş görünüyor.Diyor ki: "Kanunda bitişik geçen veya bitişik olarak tescil ettirilmiş olan kuruluş adları bitişik yazılır: İçişleri, Dışişleri, Genelkurmay, Yükseköğretim."Yıllarca eğitimde bu kargaşanın bitmesi için çırpınıp durduk. Yanlış hesap Bağdat'tan döner dedik. Bir gün bu yapay değişikliklerin tutmayacağından adımız gibi emindik. Resmi ağızdır diye TDK'ye yamanmadık. Çünkü bilimsel olmayana "resmi" de olsa yamanmak insana bir şey kazandırmıyor. Fakat toplumda yarattığı olumsuz izlenimler ve topluma verdiği zararla TDK kendi toplumuna uzaklaştıkça uzaklaştı, toplumun gözündeki saygınlığını ve güvenilirliğini iyice yitirdi. Atatürk'ün, Türkçeyi geliştirsin diye kendi mirasıyla kurup ayakta tuttuğu bu kuruma bu zararı verenler çok rahat edecekler mi bilmiyorum. Tüm olumsuzluklarına karşın TDK'nin olumlu bir çizgiye kaymasında TDK Başkanı Sayın Şükrü Halûk Akalın'ın büyük bir emeğinin olduğunu düşünüyoruz.Umarız ki TDK, bundan sonra atacağı her adımda biraz daha bilimsel yaklaşır ve dilseverlerle omuz omuza yürür. TDK'nin duygusal davranmak gibi bir hakkı olamaz. Yaptığı bu tip hataların nelere mal olduğunu görmüştür umarız. Dil dilcilerle, eğitim eğitimcilerle yürür; lafla peynir gemisi yürümez.Görüldüğü gibi, TDK'nin yazım anlayışı için "yeni" dediysek, bu anlayış o kadar da yeni değil toplumda. Toplumun on yıllardır izlediği yazım anlayışı buydu zaten. TDK'nin yeni fark ettiği toplum gerçeğidir bu belki. Umarız ki topluma öncülük edeceği günleri de görürüz kurumun. Olur mu dersiniz?
Nuri SAĞALTICI Yazar Eposta : nurisagaltici@hotmail.com
Yayın Tarihi: 03.05.2007 09:29:0
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder