Bileşik eylemler konusu daha önceki yazılarımızda da değindiğimiz gibi öğretim yayınlarında, TDK’nin hazırladığı sözlüklerde ve öğretmenlerimizin bakışında hep yanlışlarla ve eksiklerle öğrenciye sunulmaktadır. Bu yazımızda, Türk Dil Kurumu’nun hazırladığı ve elektronik ortamda okuyucuların hizmetine sunduğu Güncel Türkçe Sözlük’te yaptığımız taramada yer verdiği ve yer vermediğini belirlediğimiz “yarı kaynaşmış bileşik” (!) ve deyimleşmiş “bileşik “ (!) eylemlere, bunların Türkçedeki kullanımlarına yer vereceğiz. Öncelikle şunu belirtelim ki daha ayrıntılı bir çalışma yapılırsa, sözlükte pek çok eksiğin daha ortaya çıkacağı görülecektir. aşağıda sunacağımız eylem örnekleri ve bunların cümledeki kullanımları, bunların “bileşik” olup olmadıklarını bize gösterecektir.
TDK’nin Güncel Sözlük’ünde önce “bileşik eylem’in tanımına bakalım: “İsim soyundan bir kelime ile biçim veya anlam bakımından kaynaşıp bütünleşen fiil: kaybolmak, reddetmek, hasta olmak, tedavi etmek gibi” Bileşik eylemin tanımını bu şekilde alırsanız, bu kez “anlatabilmek, gülüvermek, bakakalmak, düşeyazmak, olagelmek.” Gibi pek çok kurallı bileşik eylemi peşin olarak yok saymış olursunuz. Oysa klasik dil öğretiminde bileşik eylemler üç grupta toplanır:1) Yardımcı eylemle oluşanlar, 2)kurallı bileşik eylemler, 3)deyimleşmiş bileşik fiiller ve bunlara bağlı olarak kimin ortaya attığı belli olmayan “yarı kaynaşmış birleşik fiil”ler.
Sözü uzatmadan “Yarı kaynaşmış bileşik fiillere geçelim. Şimdi lütfen ilgililer cevap verebilir mi bize, acaba klasik mantıkla aşağıdaki örnek cümleleri öğelerine ayırabilirler mi? Ayırmayacaklarını iddia ediyoruz ve diyoruz ki gelin bu tür eylemlerle ilgili yaydığınız yanlıştan dönün. Türkçeyi kendi doğru mantığıyla gençlere ve çocuklarımıza öğretelim. Aşağıdaki cümlelerin hiçbirinde bileşik eylem yoktur iddiamızı üstüne basa basa yineliyoruz. Tersini kanıtlayabilen varsa cevap bekliyoruz.
Dilden ve milli eğitimden sorumlu kurum ve kuruluş yöneticilerinden de bu konuda ayrıntılı bir yanıt bekliyoruz:
karar vermek :
*İzmir’e yerleşmeye karar vermiştik.
*Ankara’ya gitme kararını çoktan vermiştim.
*Yaşantımla ilgili çok önemli ve isabetli bir karar verdim.
*Böyle bir kararı her zaman , herkes verebilir.
haber vermek:
* Bir çocuk oradakilere haber vermişti.
*Bir çocuk, oradakilere bu güzel haberi vermişti.
*Bir çocuk, bize bu haberi vermişti.
*Bir çocuk, bize bu güzel haberi vermişti.
*Bir çocuk, bu güzel haberi bize ve oradakilere vermişti.
önem vermek :
*Her konuya önem veriyoruz.
*Her konuya büyük bir önem veriyoruz.
*Konulara gereken önemi her zaman vermeliyiz.
selam vermek :
*Adam içeri girdiğinde kimseye selam vermedi.
*Adam içeri girdiğinde önce selamını verdi, sonra sohbete başladı.
*Adam, içeri girip önce Allah’ın selamını vermeli .
*Adam, önce içeri girip esaslı bir selam vermeli.
imkân vermek :
*Şartlar buna imkan vermiyor.
*Koşullar bize bu imkanları hiç vermedi.
*Koşullarımız bu kadar geniş imkanları bize hiç vermedi.
yer vermek :
* Kalbimizde kötülüklere yer vermemeliyiz.
*Kalbimizde sevgilere en güzel yeri vermeliyiz.
*Yazılarında köylü sorunlarına yer verir.
*Edebiyat tarihleri, bu yazarımıza geniş yer verir.
*Bütün tarih kitapları, liderlere tarih sayfalarında en seçkin yerleri verir.
*Edebiyat tarihi, Orhan Veli’ye hak ettiği yeri vermiştir.
cevap vermek:
*Yazar, oturduğu yerden konuşmacıya cevap verdi.
*Bu sözden sonra konuşmacıya gereken cevabı ben vermeliydim.
*Bu sırada en güzel cevabı bize o vermişti.
*Konuşmacılardan biri, sahtekara gayet net ve açık bir cevap vermişti.
*Hasta, verilen ilaçlara cevap veriyordu.
*Zayıf bir bünye, tüm tedavi yöntemleri uygulanmasına rağmen doktorun istediği cevabı vermeyebilir.
*Şimdilik kazandığımız para, ihtiyaçlara cevap veriyor.
*Şimdilik kazandığımız para, ihtiyaçlarımıza istenen cevabı verebiliyor.
*Şimdilik kazandığımız para, temel ihtiyaçlara gerekli cevabı fazlasıyla veriyor.
izlenim vermek:
*Bu adam iyi bir izlenim vermiyor.
*İyi bir insan olduğunuz izlenimini bize çok önceden vermiştiniz.
*Bu izlenimi size kim verdi?
*Böyle bir izlenimi size vermişsem, sizden özür dilerim.
*“Görevlilerin edalı ve dıbır dıbır yürüyüşleri bir geçit töreni izlenimini verir.” -Salah Birsel
güven vermek :
*Onun bu tavırları bize güven vermiyor.
*Size bu güveni mutlaka vereceğim.
*O, her eylemiyle size bu güveni kesinlikle verir.
*Bize her davranışınızla bu sonsuz güveni veriyorsunuz.
ödül vermek :
* Derneğimiz genç sanatçılara her yıl ödül verir.
*Jüri, Nobel ödülünü bu yıl Yaşar Kemal’e verir mi?
*Çalışmalarından dolayı bu büyük tatil ödülünü sana vereceğim.
taviz vermek :
*Yenenler, yenilen devletlere hiçbir taviz vermeyecektir.
*Bu kadar tavizi onlara vermemeliydik.
*Bu tavizi onlara neden veriyoruz, anlamıyorum.
*Görüşmelerde patron, işçilere umulmadık büyük ve önemli tavizler verdi.
rapor vermek :
*Genel müdüre eskiden oldukça renkli, bin bir çeşit rapor verilirdi.
*İlk günkü çalışmanın hemen ardından yönetim kuruluna rapor verdim.
*Çalışmalarımın sonucu olarak hazırladığım raporu yönetim kuruluna verdim.
*Adam, her akşam eve gidince hanımına günlük rapor verirdi.
*Kılıbıklar, her gün akşam saatlerinde eşlerine o günün raporunu düzenli olarak verir.
bıkkınlık vermek :
*Bu davranışlar artık herkese bıkkınlık vermişti.
*Aynı davranışlar bir evde yıllarca sürerse herkese aynı bıkkınlığı verir .
*O zamanlar, bana bu tavırların çekilmez ve anlaşılmaz bir bıkkınlık vermişti.
ceza vermek :
*Gasptan dolayı adama 6 yıl ceza vermişlerdi
*Ben adama cezasını veririm.
*Böyle bir hatasından dolayı, ona unutamayacağı bu büyük cezayı vermiştik.
*Allah cezanı verecek.
*Bu ceza, pasta çalan bir çocuğa verilir mi?
*Okuldan kaçan bir çocuğa böylesine ağır ve acımasız, böyle bir ceza verilir mi?
söz vermek :
*Adama o gün söz vermiştim.
*Size bu sözü yıllar önce vermiştim.
*Babam, bana bu sözü Avrupa turuna çıkmadan önce vermişti.
*Siyasetçiler tarafından bir zamanlar Konyalılara “deniz” sözü verilmişti.
*Seçim dönemlerinde vatandaşa hiç olmayacak sözler verilir.
*Bu gerçekleşmesi mümkün olmayan bu sözü size kim verdi?
sıkıntı vermek :
*Bu tekdüze hayat , bana ve herkese sıkıntı veriyor.
*Bu sıkıntıyı insana elbette bugünkü koşullar veriyor .
*Bana evliliğimiz boyunca bunca sıkıntıyı sen verdin tabii ki.
korku vermek :
*Bilmezler yalnız yaşamayanlar, nasıl korku verir sessizlik insana.-Orhan Veli
*“Etteki sır ona korku veriyordu.” – Y.K.Karaosmanoğlu
*O geceki olay tekrar yaşansa insana aynı korkuyu verir.
*Deprem bu inanılmaz korkuyu vermez mi insana sence?
(her şeye) baş sallamak :
*söylenen her söze baş sallıyorsun.
*Adam söylenen her söze başını sallıyor.
hayal kurmak :
*Yıllarca beraber hayal kurduk.
*Yıllarca bunun hayalini kurmuştuk.
*Üniversite hayalini ilkokuldan beri kafamda kuruyorum.
*Mutlu bir evlilik için birbirinden güzel hayaller kurdum.
*Ünlü olmanın o erişilmez güzel hayallerini daha o yıllarda kuruyordum.
düş kurmak :
*Dün gece kendimce bir düş kurdum.
*İnsan ulaşamadığı şeylerin düşünü kurar.
*Gelecek düşlerini o yıllarda beynimizde kurmuştuk.
tuzak kurmak :
*Zavallıya o gün tuzak kurmuşlar.
*Ona bu haince tuzağı sen kurdun.
*Ona bu sınıfta kalma tuzağını kimler hazırlayabilir ki?
*Fatih Terim, ofsayt tuzağını rakibine maçtan önce büyük bir ustalıkla kurmuştu.
*Böyle bir tuzağı bana ancak o alçak adam kurabilirdi.
*Polis, hırsıza o evinin önünde tuzak kurmuştu.
*Polisler, tuzağı saatler önceden olay yerinde kurmuştu.
*Fareyi yakalamak için yaşlı kadın , bin bir güçlükle tuzağı kapının dibine kurmuştu.
*Kuş avında eskiden türlü türlü tuzaklar kurardık.
ilişki kurmak :
*İki olay arasında nasıl bir ilişki kurulabilir?
*Bu olayların birbiriyle ilişkisini şöyle kurabiliriz.
*Yazar, birbirinden kopuk olan olayların ilişkisini romanın sonunda ustalıkla kuruyor.
*Adam, tüm ısrarlara rağmen kimseyle ilişki kurmuyordu
köprü kurmak :
*Köyün girişine köprü kurulacakmış.
*Bu iki olay arasında köprü kurulabilir mi?
*Çocuk, çevikçe bir hareketle kıvrılıp köprü kurdu.
*Köyün girişine köprüyü mutlaka kuracağız.
*Bu köprüyü yıkıp yerine yerine daha iyisini kuracağız.
*Bu iki olay arasında gerçekten hoş bir köprü kurulabilir.
*Senarist, filmde olaylar arasındaki köprüyü büyük bir ustalıkla kuruyor.
*Çocuk, çevikçe kıvrılıp köprüyü ustalıkla kurmuştu.
sıkıntı çekmek :
*Çocukluk yıllarında sıkıntı çekmişti.
*Bunca sıkıntıyı ben çekemem.
*O zamanlar savaş nedeniyle hepimiz büyük ve unutulmaz sıkıntılar çekmiştik.
*Yazar da şair de yazarken inanılmaz sıkıntılar çeker.
*Bunca sıkıntıyı sırf senin için çektim.
uyku çekmek :·
*Ben çalışırken sen uyku çekiyordun.
*Biz çalışırken siz derin uykular çekiyordunuz.
*Onca uykuyu boşuna çektik galiba, hala uykulu gibiyiz.
soru sormak :
*Ben şimdi size soru soracağım.
*Şimdi size bir soru soracağım.
*Şimdi size güzel bir soru soracağım.
*Şimdi size en önemli soruyu soracağım.
*Bu önemli soruyu şimdi size de soracağım.
ilgi görmek :
*Bu konular ilgi görmüyor artık.
*Bu konular, hak ettiği ilgiyi görmüyor artık.
*Bu konular, hak ettiği ilgiyi hiçbir zaman ve hiçbir yerde görmüyor.
*Yazar en büyük ilgiyi doğup büyüdüğü köyde görmüştü.
*Bir gün benim yazdıklarım da aynı ilgiyi sanat ve bilim dünyasında görecektir.
ilgi göstermek :
*Okurlar, günümüzde sanata ilgi göstermiyor.
*Futbolculara gittikleri her yerde büyük bir ilgi gösteriliyor.
*Böylesine büyük bir ilgiyi mankenlere podyumlarda da gösteriyor insanlar.
*Delikanlı, zamanı gelince kız arkadaşına ilgisini açıkça gösterecekti.
*Bu tür kitaplara hayatta ilgi göstermem.
sefa sürmek :·
*Bence insan emekli olunca sefa sürmeli.
*Biz kazandıkça çocuklarımız da sefasını sürer.
*Biz cefayı çekelim, siz de sefasını sürün.
*Onca rahatlık ve bolluğun sefasını biz ne zaman süreceğiz?
iz sürmek :
*Polis, soygundan sonra iz sürer.
*Polis, soyguncularını izini sürüyor.
*Kayıp oğlumun izini yıllarca sürdüm.
*Karda at izlerini bıkmadan saatlerce sürdüm.
(bir işte) yer almak :
*Bu filmde 300 sanatçı yer alıyor.
*Bu büyük sanatçı, çok geniş kadrolu bu filmdeki yerini en üst sıralarda aldı.
*Nazım Hikmet, edebiyat tarihimizin altın sayfalarında asıl yerini almıştır.
*Pek çok sanatçı, edebiyat tarihinde hak ettiği yeri alamamıştır.
*En kısa sürede sen de yüreğimizde seçkin yerini alacaksın.
idman yapmak :
*Sporcular, haftanın belirli saatlerinde idman yapar.
*Onca idmanı sahada boşuna yapmışız.
*Bu ağır idmanı günde üç kez yapmalısınız.
*En ağır idmanları zamanı gelince beraberce yapacağız.
ilgi duymak :
*Gençler günümüzde bilgisayara ilgi duyuyor.
*Eskiden bizim kuşak, okumaya ilgi duyardı.
*Bu ilgiyi sana aylarca duydum.
*Seyirciler, dizi oyuncularına inanılmaz bir ilgi duyuyor.
*Bu ilgiyi resme ve edebiyata karşı her zaman duydum.
*Bu ilgiyi bazen futbola, bazen de basketbole duyardık.
yakınlık duymak :
*İkisi de birbirine yakınlık duyuyorlardı.
*Bu iki insan, bu yakınlığı birbirine hep duyuyordu.
*Onlar bize inanılmaz bir yakınlık duyuyordu.
*Onda bir dost yakınlığı duyuyordum.
*Sizinle olan ilişkilerimizde hep insanca ve hoş bir yakınlık duyuyoruz.
hasret çekmek :
*İstanbul’a gidince Ada’ya hasret çekerdi.
*Bunca hasreti sırf senin için çektim.
*Sen yanımdan gidince telafisi imkansız olan bir hasret çekiyorum.
*Günümüzde insanlar; güzel , huzurlu, mutlu günlerin hasretini çekiyor.
çile çekmek :
*Ömrüm boyunca çile çektim.
*Ömrüm boyunca büyük çileler çektim.
*Ömrüm boyunca hep bu tür bir çileyi çektim.
*Bu çileyi sadece çocuklarım ve geleceğin güvencesi olan bütün gençler için çektim.
*Çilemi Sinop Hapishanesi’nde kalebent olarak çektim.
esrar çekmek :
*Zavallılar bir köşede esrar çekiyordu.
*Adamları üzecek bir şey olunca birkaç kişi bir köşeye geçip esrarı içlerine çekiyorlardı.
*Bu ülkede iki tonluk esrarı bir yılda kimler çekiyordu?
sigara içmek :
*İlk kez 18 yaşındayken sigara içtim.
*İlk sigaramı 18 yaşındayken içmiştim.
*O soluk renkli ve kabaca sarılmış sigarayı zorlukla içmiştim.
*"Sigarasını, sık nefeslerle çabuk çabuk içiyordu."- H. Taner
zahmet vermek :
*Bugün size zahmet vereceğiz.
*Bu zahmeti size daha önce de vermiştik.
*Böyle bir zahmeti bana kim vermişti?
tehlike atlatmak :
*Arkadaşın ailesi tatile giderken tehlike atlatmış.
*Arkadaşın ailesi tatile giderken büyük bir tehlike atlatmış.
*Arkadaşını babası, ölüm tehlikesini atlatmış.
* Bu ölümcül tehlikeyi bir gün biz de atlatacağız elbette.
*Böylesine büyük ve üzücü bir tehlikeyi her insan atlatabilir.
tehlike yaşamak (sözü bulunamadı ):
*İnsan böyle anlarda tehlike yaşayabilir.
*Ben en büyük tehlikeleri de yaşadım zamanında
*Böyle önemli bir tehlikeyi yaşadınız mı cidden?
tehlikeyi savuşturmak (sözü bulunamadı ):
*Bir güvenlik görevlisinin görevi, tehlike savuşturmaktır.
*Bu tür bir tehlikeyi bu şekilde savuşturamazsınız.
*En büyük tehlikeyi savuşturduk şimdilik.
rehavet göstermek (sözü sözlükte bulunamadı):
*İnsan yaz ayları gelince rehavet gösterir.
*İnsan bu rehaveti yaz geldiğinde hep gösterir.
*Bu alışılmadık rehaveti gençler , sınavlar yaklaşınca hep gösteriyordu.
tepki vermek (sözü sözlükte bulunamadı):
*Hasta, verilen ilaçlara arada bir tepki veriyordu.
*Bu tür hastalar, ağrı kesici ilaçlara hep böyle bir tepkiyi verir.
*Bu konuşmaya hep aynı tepkiyi veriyorsunuz.
özlem duymak (sözü sözlükte bulunamadı):
*Gençler, gelecek yarınlara büyük özlem duyuyordu.
*Gelecek özlemini hepimiz duyuyorduk o zamanlar.
*Bir sevgilinin özlemini kim duymaz ki?
*Bir klasik kadar güzel eserlerin özlemini hepimiz duymuyor muyuz?
sır saklamak (sözü sözlükte bulunamadı):
*Yıllardır sır saklıyorum.
*Aşkını bir sır gibi senelerdir saklarım.
*Bu önemli devlet sırrını her memur saklar.
*Sana ait bütün sırları ölünceye kadar saklayacağım.
kuşku uyandırmak (sözü sözlükte bulunamadı):
*Bu durum, bende kuşku uyandırıyor
*Böylesi hareketler, bende bu kuşkuyu hep uyandırmıştır.
*Onun bu tuhaf davranışları bizde ve herkeste hiç olmadık kuşkular uyandırıyor.
kaygı uyandırmak (sözü sözlükte bulunamadı):
*Ekonomideki olumsuz yansımalar çiftçide, özellikle de memur kesiminde kaygı uyandırıyor.
*Ekonomideki olumsuz yansımalar çiftçide, özellikle de memur kesiminde büyük kaygılar uyandırıyor.
*Piyasada en büyük kaygıyı ekonomideki olumsuz yansımalar uyandırmaktadır.
izlenim uyandırmak (sözü sözlükte bulunamadı):
*Bu insanlar bende çok tuhaf izlenimler uyandırıyor.
*O izlenimi geçen gün bende nasıl uyandırdınız?
*Bu aktör, filmdeki rolüyle seyircilerde kötü bir izlenim uyandırmıştır.
*Böylesine kötü bir izlenimi bende kim uyandırabilirdi?
şüphe uyandırmak (sözü sözlükte bulunamadı):
*Her tuhaf davranış insanda şüphe uyandırır.
*Bu tuhaf davranışları bizde zamanla büyük bir şüphe uyandıracaktı.
*Böylesine tuhaf bir davranış elbette bizde büyük bir şüpheyi de uyandıracaktı.
saygı uyandırmak (sözü sözlükte bulunamadı):
*Onun her hali insanda saygı uyandırır.
*Böylesine büyük bir saygıyı bizde nasıl uyandırabilirdi o insan?
*Onun amacı insana karşı var olan saygıyı insanlarda uyandırmaktı.
saygı duymak (sözü sözlükte bulunamadı):
*insan, insana her zaman saygı duymalı.
*İnsan, öğretmenine karşı her zaman bu saygıyı duyar mı?
*İnsanı secde ettirecek kadar yüce bir saygıyı öğrenciler kaç öğretmenine duyabilir?
*Ona her zaman erişilmez bir saygı duyuyorum.
kaygı duymak (sözü sözlükte bulunamadı):
*Yetkililer depremden kaygı duyuyor.
*Vatandaşlar gelişmelerden büyük bir kaygı duyuyor.
*Sokaktaki insanlar da aynı kaygıları zaman zaman duyuyordu.
*Önümüzde aşılmaz bir duvar gibi yükselen kaygıları gençlik yıllarında hepimiz şiddetle duyuyorduk.
şüphe duymak (sözü sözlükte bulunamadı):
*Babam, o gün bugün benden şüphe duyuyor.
*Ondan, işyerinden erken çıktığı için her zaman büyük şüpheler duyardık.
*Bu şüpheyi en yakın dostlarımdan bile duyarım.
eziklik duymak (sözü sözlükte bulunamadı):
*Hala o günleri hatırladıkça eziklik duyarım.
*O günlerin ezikliğini hepimiz hala duyarız.
*Okul yıllarını hatırladıkça aynı tuhaf eziklik duyulur.
ilgi beklemek (sözü sözlükte bulunamadı):
*Her sanatçı eserlerine karşı bir ilgi bekler.
*Yaşar Kemal de Aziz Nesin de, diğer sanatçılar gibi okurlarından ilgi beklemiştir.
*Ona gösterilen ilginin aynısını sizden bekliyorum.
*İmza günümde bu kadar büyük bir ilgiyi doğrusu okuyuculardan beklemiyordum.
ilgi çekmek (sözü sözlükte bulunamadı):
*Dikkatle okunduğunda, yakın tarihimizdeki pek çok olay ilgi çekecektir.
*Yazarın üslubu, kısa sürede büyük bir ilgi çekecektir.
*Böylesine büyük bir ilgiyi ancak büyük yazarlar çeker.
*Bu yılın modası, sadece gençlerin değil, orta yaş kuşağın da ilgisini çekmiştir.
bilgi vermek (sözü sözlükte bulunamadı):
*Bu kitap, okurlara “bileşik fiiller”e ilişkin pek çok bilgi vermektedir.
*Başbakan, gazetecilere ekonomiye ilişkin bilgiler verecektir.
*Onca bilgiyi bize öğretmen verir.
*Gerçeği yansıtmayan, insanı yanıltan onca bilgiyi size kim vermiştir?
*Bazı öğretmenler bilgiyi öğrencisine vermez ya da veremez.
görüntü vermek (sözü sözlükte bulunamadı):
*Memleket, ekonomik açıdan insana rahat bir görüntü veriyor.
*Bu görüntüyü küçük şirketler de arada vermiştir bize.
*Bazı asalaklar, toplumda yer edinmek için kendilerine şirin insan görüntüsü verir.
prim vermek (sözü sözlükte bulunamadı)
*Hagi, futbolcularına antrenmanlarda fazla prim veriyor, geç gelenlere göz yumuyor.
*Öğrencilere onca primi ödevlerini yapmadıklarında da verecek miyiz?
taviz koparmak (sözü sözlükte bulunamadı):
*İşçiler, görüşmelerde patrondan büyük taviz kopardılar.
*Biz, Avrupalılarla görüşmelerimizde büyük bir taviz koparabilir miyiz?
*Bütün bu tavizleri o ülkelerden en son görüşmelerde koparmıştık.
taviz istemek (sözü sözlükte bulunamadı):
*Şimdi gelen giden bizden taviz istiyor.
*Bu tavizleri bizden niçin istiyorlar?
*Büyük devletler, bizden büyük tavizler istiyordu o dönemde.
Sır vermek (sözü sözlükte bulunamadı):
*Sana güvendiğim için sır verebilir miyim?
*Bütün sırlarıma ona vermiştim bir anda.
*Günü gelince sırlarınızı güvendiklerinize siz de verirsiniz elbet.
*Dostlara zamanla sırlar verilir birer birer.
beyanat vermek (sözü sözlükte bulunamadı ):
*Basın sözcüsü, gazeteye şöyle bir beyanat veriyor.
*Bu talihsiz beyanatı basına siz mi verdiniz?
*Başbakan, bugün gazetecilere beyanat verdi.
*Önce samimiyet kurulur, ardından gazetelere boy boy ve ilginç beyanatlar verilirdi.
bağ kurmak (sözü sözlükte bulunamadı):
*Şimdi bu olaylar arasında bağ kuralım.
*Bu iki olay arasında nasıl bir bağ kurabilirsiniz?
*Olaylar arasındaki bağı emniyet güçleri , esaslı bir araştırmadan sonra kurabilir.
*İnsanlar arasında güçlü ve kopması imkansız bir bağ kurulacaktır.
*Bir arada yaşayan bu insanlar arasında ömür boyu süren, kardeşçe bağlar kurulacaktı.
*İnsanlar arasında zamanla çok sıcak bağlar kurulur.
acı çekmek (sözü bulunamadı)
*Ne yalnızlıklar yaşadım
Ne acılar çektim yokluğunda ben!
*Bu büyük acıyı her insan çekemez.
*Böyle acılar, yalnız büyük insanlarca çekilir.
*Yalnızlığın dayanılmaz acısını akşam saatlerinde çeker insan.
bağıntı kurmak (sözü sözlükte bulunamadı):
*Birbirinden bağımsız gibi duran bu olaylar arasında bağıntı kuralım mı?
*Birbirinden bağımsız gibi duran bu olaylar arasında güçlü bağıntılar kurulabilir.
*Olaylar arasındaki bağıntıyı her koşulda kurabilir mi insan?
ilgi kurmak (sözü sözlükte bulunamadı):
*Bu iki yazı arasında ilgi kurmalıyız.
*Bizimkiler, olaylar arasındaki ilgiyi hep sağlam kurarlar.
*İlgiyi kurmaya çalıştım; ama ilgi kurmayı beceremedim.
temas kurmak (sözü sözlükte bulunamadı):
*İki ülke arasında ilk temas bu yıllarda kurulmuştur.
*Önce temasınızı kuracak, sonra insanlarla dostluğunuzu geliştireceksiniz.
*Uluslararası görüşmelerde sağlam ve temeli sarsılmaz temaslar kurmalıyız.
tepki göstermek (sözü sözlükte bulunamadı):
*Adam, bu habere önce tepki gösterdi.
*Böyle bir durumda ilk tepkiyi ben gösteririm.
*En büyük tepkiyi önce onlar bize gösterdi.
*Kimsesiz çocuklar, verilen yemeklere her gün aynı tepkiyi gösteriyordu.
*Vücut, direnç düşünce ilaçlara tepki göstermiyor.
*Hastaların vücudu, bu tür ilaçlara hep benzer tepkileri gösteriyor.
ödül kazanmak (sözü sözlükte bulunamadı):
*Dostoyevski bugün yaşasaydı birçok ödül kazanırdı.
*Aynı ödülü başka sanatçılar da kazanmıştır.
*Bu ödülleri hep şairler mi kazanır?
*Gecenin en büyük ödülünü bu yılın unutulmaz sanatçısı kazandı.
Yaşam sürdürmek,yaşam sürmek (sözleri sözlükte bulunamadı):
*Lale Devri'nde yöneticiler renkli bir yaşam sürüyordu.
*O eğlenceli ve renkli yaşamı bu dönemde yaşayan herkes sürmüştür.
hayat sürmek (sözü sözlükte bulunamadı):
*insanlar zevkli bir hayat sürüyor.
*Böylesine renkli bir hayat sürüyordu İstanbul’da.
onay vermek (sözü sözlükte bulunamadı):
*Müdür, tayin için bir türlü onay vermiyordu.
*En sonunda onayı ben vermeliydim
*Bu onayı ölsen de kalsan da sana vermeyeceğim.
zorluk çekmek (sözü bulunamadı):
*Onu tanımakta bazen zorluk çekiyorum.
*Bu zorlukları zaman zaman hepimiz çekiyoruz.
*Öğrenciler, fiili filimsiden ayırma zorluğunu hep çekiyor.
......
Örnekler uzar gider. Şimdi yüksek sesle soruyoruz tekrar: Bu cümlelerde geçen eylemler ve benzerleri, cümleler öğelerine ayrılırken bileşik mi alınacaktır? Bunun cevabını yetkili ağızlardan duymak istiyoruz ve bunun okullara, özel öğretim kurumlarına ve tüm yayınevlerine resmi bir ağızdan bir tebliğle duyrulmasını istiyoruz. Hala bu konuda aydınlanmayı bekleyen o kadar çok kişi var ki bu ülkede ne yazık ki!
Yazımız çok uzamasın diye, deyimleşmiş bileşik fiil örneklerine burada yer vermedik. Aynı şey onların birçoğu için de geçerli. Bizden bu konuda örnek istenirse yüzlerce örnek gönderebiliriz. Sayın yetkililer buyrun göreve!
Nuri SAĞALTICI